

Koridordaki kargaşa, herkesin içeri kimin girdiğini görmek için dönmesiyle aniden kesildi. Öğretmenler ve öğrenciler, ani sessizlikle meraklarını uyandırarak, adımlarını yarıda kestiler. Kapılardan hem tanıdık hem de heybetli bir figür girdi: UFC şampiyonu Ronda Rousey, yavrusunu koruyan bir dişi aslanın kararlı zarafetiyle hareket ediyordu. Ronda’nın varlığı elektrik yüklüydü, ünü onu bir gelgit dalgası gibi takip ediyordu. Keskin ve sorgulayan gözleri, Trevor’ı sendeletecek kadar şiddetli bir yoğunlukla ona kilitlendi. La Kea’nın boğazındaki el gevşedi ve yere yığıldı, öksürüyor ve nefes nefese kalıyordu. Trevor ise cesaretini kaybederek refleksif bir adım geri attı. “Hey!” Ronda’nın sesi, sessizlikte bir kırbaç şaklaması gibiydi; otoriter ve kararlıydı. Doğrudan meydan okuma karşısında bir anlığına afallayan Trevor, onun bakışlarının ağırlığı altında sindi. Bir zamanlar kahkaha ve alaylarla dolu olan salon, şimdi neredeyse elle tutulur derecede yoğun bir gerginlikle dolmuştu.D’evamı sıonakı sayf’ada…